Hayatımızdaki insanlar. Dostlar, akrabalar, arkadaşlar, zoraki ilişkiler, aşklar, eşler, çocuklar...
Yalnız olmak asla istemiyoruz, bazen yalnız kalmak istesek de, sonsuza kadar bu istediğimiz bir şey değil.
Hani iyi gün dostları vardır, sadece iyi gün dostları. Benim
hayatımda “hiç” ihtiyaç duymadığım, bu aralar sıkça fark ettiğim, hafif midemi
bulandıran, yakaladıkça da hemen yolundan çekildiğim, bir türlü anlam
veremediğim ilişkiler.
Ya da sadece kötü gününde arayan soran akrabalar vardır. Hani
sadece kendi canı sıkılınca, dara girince, aynısı her tür ilişki için geçerli
olabilir. Destan yazılabilir bu iyi ve kötü gün tipleri hakkında.
Herkes yorgun, herkes bitkin, herkes sıkılmış, kopmuşluk,
kaybolmuşluk bahaneleri içinde. Kabul, bir karmaşa, bir bulanıklık devam
ediyor, ama sonrası gelecek.
Eskisi gibi değil her şey deniyor, bence neyin “değerli”
olduğunu şaşırmış hallerdeyiz. "Sadece işime gelirse değerlisin benim için", diye buram buram kokan ilişkiler eksik olsun. Her şey mi hesaplı kitaplı ve bencillik çerçevesinde olur. Eksik olsunlar...
Ben, sevgiden yanayım, dürüstlükten, sevgi dolu bir aile ve
gerçek dostlardan. İki parmağımızı geçmese de, hepsi çok kıymetli bu insanların. Çok insan olamaz, ama az olan da öyle kıymetli ki... Nicelik değil, nitelik her zaman önemli olan.
Ve varsa hayatınızda bir iki kişi böyle, el üstünde tutmak,
ihtiyaçları varsa pamuklara sarmak, sarılmak en güzeli. Güç vermek, yeniden güç
bulmak adına. Mesafeler de fark etmiyor, örneğin candostum denizler ötesinde, bir mesaj, bir konuşma derken kaç yıllık ilişkimiz halen sıcacık devam ediyor. Saat farklarına rağmen... Bu his, tarifsiz.
Değersizse hayatımızdaki ilişkiler, kanımca gitsinler ve yenilerine yer açılsın.
Değer sanırım belli bir yaştan sonra öğretilen bir şey değil. Zorla, dayakla
olmuyor yani.
Havalandırmak, temizlik yapmak iyidir. Hele hele bahar
yaklaşırken.
Bir bardak ıhlamur eşliğinde, ruhuma takılan, kelime olarak
dökülen hisler bu gece bunlar…