Birkaç haftadır moralim dik yokuşlu bir dağa çıkarcasına yükseliyordu. Ama bir dur geldi. Bir kal. Kal geldi...
Kafamda saçma sapan bağlantılar kurar oldum. Kendimi sürekli inceler, "neden böyle yapıyorsun?" ya da "neden böyle düşünüyorsun?" sorularını gün içinde defalarca sorar oldum. Neden böyle olduğunu bilmiyorum, ama sanırım yine o döngünün içine girdim ve herşeyi, herkesi gereksiz yere ciddiye almaya başladım. Sonra kafamı takıyorum tabii.
Bir kere öyle hayatında herkese iyi niyetli yaklaşmayacaksın. Altın kalpli melek olmaya kalkmamalı, ne gerek var? Zaten melek değilim? Hangimiz meleğiz? Ayrıca melek olsak, insan olarak dünyaya gelmezdik, insan olduğumuza göre... Zorlamamak lazım.
İstemediğim insanlarla idareten görüşmek beni küçüklüğümden beri deli eder. Bunun nedeni 8 yaşımda (ve sonrasındaki 2 yıl boyunca) babamın işi gereğiyle yurt dışında bulunmamızdı. Babam ateşeydi ve görev gereği sadece babam değil, annem hatta ben bile görevli sayılırdık. Her hafta sonu birilerine gidilirdi, birileri gelirdi. Gittiğimiz yerlerde sürekli rütbelere göre hareket edildiğini, muamele çekildiğini fark etmem bir iki ayı almamıştır.
Yanımda annem varken yüzüme, "Ah canım çok şirin" derken, annem uzaktayken suratıma bile bakmazlardı. Çocuklar da birbirlerine rütbeye göre hitap ederdi. Elbette aralarında bunu takmayan paşa çocuğu olup, arkadaş olduklarım da vardı. Ama azınlık işte. Kalıp tipler vardır ya. İnsanlar birbirlerinin arkasından konuşur, yüzlerine karşı suni suni gülümserlerdi. O yıllarda içimde derin bir yabanilik oluştu. Kincilik demeyelim ama insanların sinir bozucu olabildiğini ilk o yıllarda farkettim.
Bir dönem çevremdeki insanları ya hep ya hiç olarak sevdim ancak bunun çok da iyi olmadığını, siyah ve beyaz kavramlarının beni zorlayacağını hissettim. Ne yaptım ne ettim, daha geniş bakmaya, daha toleranslı olmaya ve yeri geldiğinde arkamdan konuşan ama yüzüme çok pis gülümseyen tiplerle bir arada yaşamayı öğrendim.
Tüm bunlara rağmen, son birkaç gündür şuna eminim: Hayatımdan çıkarmam gereken bazı insanlar var. Bunlar aslında hayatımın çok azını kaplıyorlar. Ama ben onları hiç mi hiç istemiyorum. Aramasınlar bile beni, karşılaşmayalım, konuşmayalım. Bir de hayatıma hiç sokmak istemediğim insanlar var. Onlarla da bir şey paylaşmak istemiyorum. En çok paylaşmak istemediğim şey ise: ZAMANIM. Zamanımı, hayatımın en ufak anını bile sokakta gördüğüm bir köpekle ya da tek başıma paylaşmayı yeğlerim. Bazı insanlara alerjim var benim. Sevgilim yani eşim, benim hiç mücadeleci biri olmadığımı, sürekli pes ettiğimi söylüyor. Beni sıkan bir şey varsa, hemen pes edip gidiyormuşum. Oysa ben pes etmiyorum. Orada, sevmediğim o insanlarla bulunmak istemiyorum. Pes etmek başka bir durum bence. Eğer benim bir hedefim varsa ve bunun uğruna mücadele ederken, ufak tefek sebeplerden rahatsız olup olaylardan kaçıyorsam "pes etmek" olur. Ben seçmekten yanayım. Elemekten, seçici olmaktan yanayım.
Hayat zaten çok kısa. Yarın bile yaşar mıyım, ölür müyüm bilemem ki? Kimse bilemez. Ben de kimseyim. Ama seçme özgürlüğüm varsa da, seçerim.
kesinlikle katılıyorum bitanem söylediklerine! insan hatıraları ve çevresindeki insanlar ile yaşar. Ben bir gün yaşlanıp torunlarıma çevremdeki sevdiğim insanlarla paylaştığım güzel anıları anlatmak istediğimde, "..aslında çocuklar anlatacak çok şey, ben zamanımın çoğunu gereksiz ve samimiyetsiz insanlarla harcamışım.." demek istemem. Bir gün hafızamız olur da giderek yorulur ve bugünü hatırlamazsak, en azından dünden kalanlar, hatırladıklarım güzellikler, sevdiklerim olsun...değil mi?? :)
YanıtlaSilBazen insan çevresine bakıyor ve sanki bedeninden çıkarcasına başka biriymiş gibi görüyor ya gerçekleri, o zaman çevrendekilerden ya uzaklaşıyorsun ya da iyi ki yanımdalar diyorsun...Arada bir bunu yapmak lazım sanırım,yaşadıklarımız su gibi akıp giderken bir an zamanı durdurup 'neler oluyor aslında' diye düşünmek gerekiyor galiba...Yalnız kaldığımızda bile hala yanlız hissetmiyorsak işte bu çevremizdekilerin bizimle ne kadar yan yana olduğunu gösteriyor.İşte benim için öyle bir an şu an,ve yanımda olduğun benimle bu kısa ama dolu dolu ömrü her saniye paylaştığın için teşekkür ederim eşim...İyi ki yanımdasın...Seni çok seviyorum
YanıtlaSilbunu ben yaptım geçenlerde, oturdum karar verdim, bana kimin ne yararı kimin ne zararı var onlara baktım. belki ayıp, belki saçma, belki manyakça. ama gördüm ki bazı insanlar bana dertten başka bir şey vermiyor, anlayışsız, empati kuramayan, kıskanç, kontrolcü insanlar. e bunlar bana ne veriyor dedim ve mümkün olduğu kadar aza indırdim. hayat kısa kesinlikle katılıyorum :)
YanıtlaSilbana da bazen manyakça geliyor bu düşünce, hatta bencil. ama en iyisi... yalnız olmadığımı bilmek güzel sevgili edie:)
YanıtlaSilps: blogunu keyifle takip ediorum;)