Lokum

Pencerem...

Evin en sevdiğim penceresi mutfakta yer alıyor. Dışarıdaki hava kaç derece umrumda değil. Pencerimi açtım sonuna kadar. Evin bir sürü yeri çok güzel bana göre ama mutfakta, camın kenarında oturup bulutları ve uçuşan martıları izlemeyi değişemem kimselere. Hava soğuk ama güneşli bir kış sabahı. En sevdiğim İstanbul havası budur benim için. İstanbul'un mevsimi kıştır, ben o zaman tanışmışımdır İstanbul'la. Soğuk ve güneş, şehir ve aşk.

Orhan Gencebay...


İçimden Orhan Gencebay dinlemek geldi. Yaşamak ne güzel... Aslında şarkı böyle başlamıyor. Ama bugün benim modum budur. Penceremin önünde duran ondan fazla biblo bana gülümserken, sütlü kahvemi yudumlarken, yok yani.


Fotoğraf makinemle beraber uzun zamandır yapmak istediğim bir yolculuk vardı. İstanbul içerisinde, Eminönü, Sirkeci'den başlayarak. Onun tarihi yaklaşırken içimde. Heyecanlanıyorum. Kalbimin bu tarz şeylere pırpır etmesi ne garip. Ne hoş. Hayat bu şansın hep açık olsun diyor Orhan, eyvallah abi diyorum. Sanki bir Türk filminin içindeyim. Hayat benim olsun. Nay nay nay...

Kadıköy ve kaymaklı lokum...

Sabah dersimin ardından yüce bir görev için Kadıköy'ün en güzel köşelerine gittim. Yeni yılın ders programında şifa yogasıda yer aldığı için, yumuşacık yastıklarıma kılıf diktirmek için kumaş arayışına giriştim. Mor matlarıma, mor battaniyelerime uygun lila kumaşta karar kıldım. Yemek yedim, Türk kahvemi yudumladım, güneşi içime içime çektim. Ali Muhiddin Hacı Bekir'den yılın ilk kaymaklı lokumu alındı ve hazmedilmeye başladı bile bu yazı ile birlikte. 

PS: Şifa yogası ya da hatha& vinyasa yoga dersini özel olarak almak isteyenler yogaistanbul.blogspot.com linkindeki iletişim adresine mail atabilirler.