30 Nisan 2012 Pazartesi

Biraz karışık

Bütün gün konuştum. Konuşmaktan yoruldum. Boğazımda hissettiğim yorgunluk, aslında ağzımdan kelimeler dökülmesine rağmen kendimi ifade edemememden, sözcüklerimin karşı tarafa ulaşmamasından kaynaklandı. Olur ya, oldu. Baktım kendime akşam olmuş, boğazımda sanki bir ışık yanıp sönüyor içten. "Yoruldum bugün!!", diyor. Hak veriyorum. En çok bedenin hakkı var, beni, duygularımı, ruhumu, düşüncelerimi taşıyor, yoruluyor.

Aklımda o zaman süreler beliriyor. Bazı insanlar var ki, bunlar en yakınlarınız bile olabilir, belli sürelerden daha uzun aynı enerji alanınızı paylaşmamalısınız.

Ben sosyal kelebek, ailenin şirin böceği çiçeği olmadım, olamam, olmayayım. Ben, benim ya. İnsan çok sevdikleriyle bile belli mekanlarda, sürelerde en gerekli enerjisini paylaşmalı. Öyle olmalı, bilmelisin kendini, kim enerjini emiyor, kim içindeki ışığı gölgeliyor, bilmelisin kendini. Bil.

Bu olumsuz bir yazı değil, tam tersi pozitif bir yazı. Paylaşmamalı derken, hiç değil kastım. Ama birbirimize ilişkilerimizde tamamen sırtımızı dönmemek için, gerekli hali ayarlamalıyız.

Kendimi yeterince ifade edememiş olmalıyım ki bugün, halen ifade etmeye çalışıyorum. Fakat yazmak ayrı. Yazmak rahatlatıcı.

***

Geçen gün aklıma takılan bir konu vardı: Aileler ve çocuklar. Birbirimize ne kadar müdahale etmeliyiz?

Sevgili bir aile dostu, üniversite sınavına girmek üzere olan kızıyla ilgili şöyle bir yorumda bulundu üzerini vurgulayarak: "Hiç karışmam, ona asla karışmam. Ne isterse seçsin."

Çocuğa hiç karışmam demek ne kadar doğru? Bu da bir baskı değil mi? Yani, meali: Sen ne seçersen kendi sorumluluğunda, yanlış yaparsan seçiminde, arkanda değilim kızım. Haberin olsun. Olsun! Bariz bir tehdit. Yalnızlık. Tek başına, koca bir seçimde yalnızlık. Omuzlara gereksiz yere erken binen bir yük. Başlasın sırt ağrıları.

İyi de, nerede destek? Hep verilmeyi unutulan eylemler: Güven, sevgi, destek. Çocuk zaten daha nereden bilsin 16- 17 yaşında kendini. Doktor mu olmak istiyor, avukat mı? Bilenler varsa gerçekten, sevgiler, saygılar. Zaten yıllardır streste çocuk, acısı da sonra sonra çıkacak bu stresin, sadece yüzde çıkan sivilcelere, aşırı iştah ya da iştahsızlığı da hafife almayın. Bir de karışmam etmem diyerek, çocuklar yapayalnız bırakıyorlar. Artık neyse bahtına öyle.

Daha trajikomik olanı da şu: "Çocuğum falan filan çok stresli, yüzü gözü sivilce oldu, çok üzülüyorum." Yok ya! Sen yaptın bunları. Sen soktun bu çocuğu strese. Tamam sistem böyle, ülke böyle. Böyle. Ama bilinçaltına yıllardır verilen "başarılı ol çocuğum" mesajı adamı içinden bir virüs gibi yiyor. Bitiriyor. Ya yıkıcı oluyorsun etrafını, ya da kendini. Bir de üzerine, yanında olma evladının. Saol ya.

Ben şöyle bir cümle duymak isterdim: "Çocuğum, iyi düşün ne istersin, ben bunları bunları önerebilirim, ama sen de bir düşün. Sen ne seçersen, arkandayım, yanındayım her zaman." İnsanın içi rahatlar ya böyle bir şey duyunca, biraz da olsa rahatlar. Rahatlatın birbirinizi.

***

Hepimiz sarılmak için büyük bir file ihtiyaç duyarız.
Hepimizin boyu 1.80 olamaz. Hepimiz üniversitede meşhur iki üniversiteyi kazanamayabiliriz. Bunun ekonomik, sosyolojik, psikolojik vs. vs. bir sürü nedeni olabilir. Her şey bir yana: Hepimiz aynı değiliz. Diğer yandan hepimiz aynıyız. Ama bir yaratılma halimiz var. Bu dünyaya (belki de) daha gelmeden belirlenen bir hal. Yedi kuşaktan ve hatta ötesinden alınan genler. Hepimiz farklıyız bu yüzden. Hepimiz ideal bir yapıya bürenemeyiz. Miş gibi yapamayız çok uzun süre. Bu mişlikler, başkası olma halleri bizi zorlayan, susman gereken yerde konuşman, durman yerde gerekirken koşman. Önce kendini tanıyacaksın, bence bu 16-17 yaşında olmaz ve her ne çıkıyorsa sende, boyunla, zekanla, karakterinle öylesin. 

Nereden bileceğim kendimi? 

Bedenimden. Kalbimden. Bir yerler, bir gün, mutlaka alarm veriyor, sana ses veriyor, şarkı söylüyor. 

Peki, hayatım boyunca neye ihtiyacım var? Ne almalıyım, ne vermeliyim?

Şefkat. Sevgi. Güven.

Önce kendime. Sonra sana. Senden bana. Benden kedime, kedimden çimene.

Ne verirsem, onu alıyorum.

Şimdi ise konuşmak yer susuyorum.

1 yorum:

  1. hepimizin bir file ihtiyaci var bu cok dogru! bedenimizin tepki vermesi ve bunun bilincinde olmak cok guzel, hala bir umit var ^^

    YanıtlaSil