10 Nisan 2011 Pazar

Pişmanlık değil ama ilginç istekler

Aklımdan geçenler, derin olmayan düşünceler, pişmanlık değil ama ilginç istekler... Anneannemin gençlik fotoğraflarına baktım, gençlik derken ben bebek olarak kucağına yerleşmişken olan kareler. Şu anda o halinde olsa neler yapardık onunla diye düşündüm. Maşallah çok sağlıklı kendisi, ufak tefek sorunlar var elbette, mesela ben hızlı yürürüm, onun yanında yürürken bana hep hatırlatıyor "biraz yavaş ol ben o kadar genç değilim" diye. Zaman ne garip bir kavram. Herhalde bir zaman makinem olsa, anneannemin daha genç versiyonuna dönüp onunla arkadaş olmak isterdim, ama torunu olarak. O da bilecek, ben de bileceğim, doğaya karşı gelmek ister gibiyim. Tek isteyebileceğim zamanın bu olduğunu düşündüm.

Anını yaşamak, bugünün tadını çıkarmak vs. bir kenara, bunları pişmanlıkla değil ama kalbimden bir hisle yazıyorum, nasıl istenirse tanımlansın bu. İçimde bir duygu var bu aralar, nedenini tam olarak tanımlayamıyorum.

Her şeyi bir kenara atmak istiyorum. Çok fazla kendi içimde döndürdüğüm sorular, sorunlar, soru işaretleri beni baydı. Baygınlıkla değil, sanki tamam diyorum bu sorulara, cevapları merak etmiyorum, bilmem oluyor mudur bu hal başkalarına da? İnsanlık hali işte.

Dün iki tane mail aldım. Biri hayatımda aldığım en güzel maillerden biriydi. Ders verdiğim yerde benim derslerimi takip eden bir öğrenci yazmış. İki haftadır eğitim ve kendi yarattığım aradan dolayı orada değildim. Kendisi de şehir fırsatı ya da adı her neyse bir indirim kuponuyla gelmiş bir aylık derse. Bana şöyle demiş: "Ders programında 2 haftadır yoksunuz ve ben sizin derslerinizi çok sevdim, eğer burada devam edecekseniz üyelik alacağım" demiş. Nasıl mutlu oldum. Böyle bir geri dönüş bana kendimi mükemmel hissettiriyor. Evet. Mükemmel, hatta harika.

İkinci bir mailde ise, başka bir yerde eğitmenlik yapan yoga eğitmeninden gelmiş. Bana sıkı bir mail döşemiş, bir yazımı okumuş ve yanlışlar görmüş yazılarımda. Gelin doğrusunu bizden öğrenin demiş, ama ne davet. Doğrusu varmış, ben yanlışmışım falan. Bir üstat varmış, ona gitmeliymişim falan. Falan yani.

İkisi de güzel bir geri dönüş. Ama yoga ile uğraşan birinden bu kadar kaba bir dille davet almak bana ters geliyor ya. Tanrının bana nerde olduğunu anlatabilecek üstat kişiden kitap isimleri de yazmış sağolsun. Tanrıyı aradığımı nerden sandı, onu da bilmiyorum. Maile cevap olarak teşekkür ettim, kendisine saygı duyduğumu belirttim, ancak kesin yargılardan hoşlanmadığımı, hele hele yoga alanında özellikle vurguladım.

Bir hataya düşüyorum, hata da şu: İnsan her yerde insan. Her yoga yapan hoşgörülüdür demek değil. Yogayı geçiyorum zaten, ama ne bileyim hoşgörülü olmanın, saygılı olmanın eksik olmaması gerektiği bir alan olduğunu düşünüyorum en çok yogada. Yazıyı karşıda öyle. Ben bloguma düşündüklerimi döküyorum, doğru ya da yanlış nedir, hiç bir fikrim yok. Her gün değişiyor benim için. Bir var oluyor, bir yok oluyor ve hiç bir şey aramıyorum. Kendimi takip etmeye çalışıyorum, çünkü bir nehirde akıyor gibiyim. Taşlara da çarpıyorum, kuşlara da takılıyorum, bir yolda süzülüyorum gidiyorum... Öylesine, o kadar.

Güzel bir hafta olsun cümleten.

2 yorum:

  1. ilk mesaj çok güzel, ben de romanlarımla ilgili her geri dönüşte mutlu olurum, insanların dünyamda benim gibi rahat ve mutlu gezinmesi çok hoşuma gidiyor.. ikincisi bi garip ama. üstatları tanrısallaştıran kişilere oldum olası bi soğuk yaklaşırım. yani osho olsun, mahareshi mahesh yogi falan gibi simaları severim de sen kimsin ki bana tanrının yerini gösteriyosun be adam? ben istersem tanrıyı basit bi taşın altında bulurum zaten! bırakın insan, tanrısına dilediği yoldan ulaşsın diyor ve balıklarını yemleyip uzaklaşıyorum hehe

    YanıtlaSil
  2. aynen öyle. ben de öyle düşündüm. tanrının yerini göstermek, hatta bana baya baya rota işaret etmek ne demek ben de bilemedim. benzer bir yorumu, kibar bir vurguyla ilettim ben de tanrıyı bana gösterenlere. bir alem bu dünya. yem ve yorum için teşekkürler:)

    YanıtlaSil