23 Nisan 2011 Cumartesi

Yemek ve kitap

Doyum. Doyumsuzluk. Doymak ne zaman tam olarak gerçekleşiyor acaba?

çok hoşuma gitti. internetten buldum. bu kitabı bulursam aynı sofrayı kendime hazırlayacağım.

"Çok doyumsuz biri ya..." Çok duyuyorum bu cümleyi ya da "duygusal boşluktan işte...". Ya sen? Karşındaki aç ama sen doydun mu? Bitti mi her şey. Geldik mi?

Sanki öyle belirli bir zaman ya da mekan var da, bir kere olunca bitiyor gibi. "Yeter o kadar", "abartma istersen", "başkalarına da kalsın", "evde aynısından var"... Neden bu kendini ya da başkalarını durdurma hali, bilemiyorum ama ara ara, içten içe, soruma mutlaka bir cevap bulmam şart mı onu da bilmeden, önemsemeden, fikrimi değiştire değiştire, kendimi haklı bazen de haksız bularak düşünüyorum bunları.

Sadece bir nesne olmak zorunda değil bu doyumsuzluk. Koca bir tabak makarnadan, şişe şişe şaraplardan da öte, duygular daha önemli. Bitmek bilmeyen duygular ve düşünceleri de eksik bırakmayalım. Ben de ikisi birbirine çok karışabiliyor çünkü. Aklımdaki ve kalbimdeki çok ayrı olmayabiliyor.

Kitapçılara girdiğimde bir iki kitap almadan çıktığım nadir oluyor. Okuyorum okumasına da, okunmamışlar da birikiyor raflarda. Doymak istiyor demek bir yanım. Kendimi çok mu bilgisiz hissediyorum? Sanki her şeyi okumalıyım, ama eylemden çok açlık gözüme çarpıyor.

Her şey duygusal açlıktan geçiyor diyorlar, buna da tamamen katılmıyorum. Zihin ile bedenin arasındaki uyumsuzluk sebep olabilir tüm bunlara. En son katıldığım bir eğitimde, kendine güvenmenin bedene güvenmekten geçtiğini söylediler. Kulağa çok yabancı ama neden olmasın? Bedenin zekasını her zaman dikkate almadığımı ve zihnimi daha zeki sandığımı itiraf edebilirim. Böyle öğrenmemiştim ben çünkü daha önce. Bedene saygı duymak yaklaşık bir yıldır hayatıma iyice soktuğum, tam olarak içselleştiremediğim ama tüm kalbimle inandığım bir cümle. Benim geldiğim yerlerde insanların okullarına, eğitimlerine, matematiksel zekalarına önem verilirdi. Hahaha, ne kadar komik bir yerden geliyorum ben.

Önyargıları ve birçok kalıplı öğretilmişliği bir kenara bırakarak, doymanın bir son noktası olmadığını kabul ederek cumartesi akşamına devam edeceğim şimdilik. Oh, doyduk dediğimizde belki de başka bir yerde olacağız. Karnın acıkıyorsa ye, kitap okumak istiyorsan oku. Nasıl istiyorsan öyle yap, hiç bir şey kesin değil. Hiç bir şey mecburi değil. Sonrasını bilmiyoruz. Sonrası ile ilgilenmiyorum. Unutuyorum ama hatırlatıyorum kendime, bir yere yetişmiyorum. Acıktıysan yemek, istiyorsan okumak, bunları yapıyor olabilmek sanırım en önemlisi.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder