22 Aralık 2013 Pazar

Bridget'le Kereviz

Kışı ne kadar sevmediğimi, sanırım bu blogta birçok kere yazmışımdır. Ve mevsimlerden kış... Haller değişiyor, aşk olmasa da fena değiliz. 

Ellerim kuruyor, yüzümün rengi değişiyor, duygularım, enerjim bulutlu bir hal alıyor. Bu her kış oluyor, kendimi bildim bileli. 


İnsan ne zaman kendini bilir? Beş yaşında mı, ilk kez ne zaman fark ettim kışları sevmediğimi... Sanırım yedi yaşındayken. Neyse... 


Bugün her şeyin aksine, yani tüm kışa dair sevimsiz yaklaşımlarıma rağmen, bana hayat veren güneş gökyüzünde. Pırıl pırıl bir gün, ama geçtiğimiz günlerde sürekli dışarlarda olduğum için, bugünü evde, hatta mutfakta kendimi içten en sağlıklı şekilde beslemek için vakit ayırmaya, güneşi perdeyi sonuna kadar çekerek, evin salonunun penceresinden kedimle beraber izlemeye karar verdim. Mutfak menüsünde bugün: Kış sebzeleri var. Ben kışı sevmediğim gibi, kışla ilgili sebzeleri de sevmem. Kereviz, pırasa...  


Ama nedendir bilinmez, yaş ilerledikçe mi, sadece vitamin haplarınla kendimi kışın koruyamadığımı fark ettiğimden midir, artık baya baya pırasa pişirir oldum. Ve yetmedi, bugün sadece çorbalara katıp haşlayarak ve üzerine binlerce baharat ekleyerek tadını yok etmeye çalıştığım kerevizi bile pişirdim.





Değişiyorum... Değişimden kastım, artık hep kafamda olmam gereken biri gibi olma çabasından vazgeçme, ve olabildiğince kendimle barışmak oldu. Kış ile aramın iyi olmadığını kabul etmek örneğin. Kışın ona göre kendime davranmak. Bir işkenceye dönüştürmeden, pırasa ve kereviz yemenin, ki en sağlıklısı evde pişirme hali, buna ufak ufak alışarak.


Yemek pişirirken kendimi motive etmek için en sevdiğim filmlerden birini izlemeye karar verdim. En sevdiğim filmlerden biri: Bridget Jones. Kaç kez izledim bilmem, çok iyi geliyor kış günlerinde. Bu akşam uykuya dalmadan mutlaka Amelie'yi de izleyeceğim. İkisi de 2001 yılının filmleri, yani 13 yıl geçmiş üzerinden, şaka gibi. Yorucu ve gergin bir haftanın ardından kocaman birer hediye bu tarz filmler ruhuma. İyi ki var böyle yöntemler, filmler, müzikler, kitaplar, insana özlediği neşeyi yeniden veriyor.  


Bir yandan portakalları sıktım, bir yandan patates ve kerevizleri kestim. Önce soğanla kavurdum, sonra biraz şeker ve tuz ve patatesleri, kerevizleri pişirdim. Ve sonuç inanılmaz! Portakalın ve patatesin güzel tadı, kerevizin baskın tadını hafifletmiş. Acayip lezzetli olmuş, herkese tavsiye ederim. 




Büyük adımlar, büyük değişimler, aşırı spontane hallerin adamı, ben değilim. Yavaş yavaş, zaman tanıyarak anca sabitliğimi yumuşatabiliyorum. Hep düşündüğüm "itici sabitlik", aslında abartıya kaçmazsam benim güçlü alanımmış meğersem. Yaşamak, tecrübe kazanmak bu olsa gerek. Değişiyorum, kerevizle, sabitliğimle, kendime olan ilgimle, alakamla, ben yapmazsam, kim yapacak. Her şey "bende" başlıyor. Bu hem ağır bir sorumluluk, hem de harika bir "çözüm". Her şeyin çözümü, bende başlıyor. Hayat ağır faturaları gökyüzünden ekstra yollamadıkça elbette... Ve her şeyin bir zamanı var, kereviz pişirmenin ve kereviz yemeğini sevmenin de. Gün bugündür. 


Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşım paylaşmış Peyami Safa'nın bir sözünü: "Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır."


Bu sözle bitsin bu güzel Pazar günü öğleni. 2013 yılını bitirirken çok sevdiğim bir şehirde olacağım. Ve döndüğümde, uzun uzun yazacağım kısmetse. Bu sene daha çok blogumla ve diğer dost bloglarla ilgilenmeyi diliyorum.


Şimdiden herkese mutlu, huzurlu, neşeli, sağlıklı bir yıl diliyorum. 2014 güzel geçsin...

Sevgiler.

4 yorum:

  1. Ne kadar benziyoruz birbirimize, ne kışı, ne sebzelerini, ne de güneşsiz gri günlerini severim. Ve ben de kerevizle 30 umdan sonra barıştım, o yaşa kadar tadını bilmezdim. Şimdi herşeyine bayılıyorum. Hele taze yapraklarından tuzla ovarak salata yapıp üstüne de turunç ekşisi dökersen yeme de yanında yat. İnanmazsan Zeren'e sor :)
    Özledik seni akide şekerim, dön artık sahalara :)

    YanıtlaSil
  2. Leylak Dalım, benim de 30'a bir kaldı, demek 30 civarı bir şeyler oluyor :) Ben de çok özledim buraları, başka işlere daldım, böylesine keyifli bir ortama uzak kaldım. Selamlar, sevgiler sana! güzel öneri için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  3. "Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır." Bu laf ne güzeldir, her okuyuşumda gülümserim... Ne güzel yazmışsın Ece, her şey bende başlıyor diye. Ben kerevizi hep severdim ama sırf portakal suyuyla pişirmeye başlayınca daha bir sevdim :) Güzel günler olsun!

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim Neslihan :) gülümseten cümlelere ihtiyacımız var, güzel günler olsun...

    YanıtlaSil