Sarı sonbahar geldi. Hava soğudu, sabah zor uyandım. Sabah dersim vardı, ardından anneme geldim. Yoldan roka aldım, semizotu da. Annemin kedisinin miyavlamaları eşliğinde, salonun büyük penceresinin ardına bakıyorum.
Ağaçları hep sevmişimdir, çoğu zaman bir ağaç gibi olmayı hayal etmişimdir. Pencerenin ardındanki ağaçlar, binalar yüzünden kaybolsa da, ben onları büyütüyorum gözümde. Öyle içime çekiyorum. Bugün biraz hüzünlü sanki ağaçlar. Nedenini soramıyorum. Sessiz kalmak istiyorum bugün. Öğle yemeğinin üzerine kahvemi içmek ama fal kapamak istemiyorum. Sadece kahveyi hissettmek, pencereden bakmak ve elimde bitmeyi dört gözle bekleyen kitabı okumak... Sessizce yapacağım tüm bunları. Ağaçlar da beni seyredecek.
Bu sonbaharda ağaç dövmesi yaptıracağım. Kış gelmeden, ensemin altına güzel bir ağaç konduracağım. Güçlü, güzel, heybetli ve bereketli bir ağaç olacak benimki. Ona özenicem, ondan esinleneceğim ve ondan güç alacağım.
Su perisi istiyorum ben de dövme olarak. su olmalı dövmenin içinde, akma, arınma...
YanıtlaSilsanki seni yıllardır tanıyormuş gibi hissediyorum, ne garip, aslında bir yandan da değil... bugün telde konuşurken ses tonundan bugün, içinden içinden konuşmak istediğini, sakin sakin etrafa bakmak, gözlemek, biraz kendi kendine kalmak istediğini hissetmiştim. yazını okuyunca doğruymuş demek dedim:)
beni sen anlarsın:)
YanıtlaSilben de seni ilk gördüğüm zaman yani bundan bir yıl önce, yeşil boleronun içindeki seni uzun zamandır tanıyormuş hissine kapılmıştım. bu da doğruymuş!