27 Mart 2011 Pazar

Totoro ve kahvaltı üzerine

Pazar kahvaltısında Totoro'yu izlemek, ekmeği yemeden bir demet papatya ile şımartılmak, esmer çavdar ekmeğini güzel bir lokma peynirle buluşturup, demlenmiş çayla mideye indirmek benim bugünümü belirledi. Havanın güneşli, sonradan yağmurlu hali kendimi küçük Mei gibi Totoro'nun tombul göbeğine bırakıp uyuma arzusu getirdi. Gece çökünce, saatler bir ileri bir geri, doğru mu yanlış mı alındı stresi beni hiç mi hiç ilgilendirmedi.

Eskiden geç kalmaktan çok korkardım. Telaş babamın ikinci adıydı, iki cümlesiyle size hayatının stresini yaşatabilecek yeteneğe sahiptir. Bir yere gidecekken özellikle, "bak havaalanına gidip de pasaportum, biletim evde kaldı deme sakın" derdi ve paranoya başlardı. Ne komik durumlar ya. Totoro gibi adamdır aslında korur beni, şişmandır. Severim babamı, olduğu gibi.

Eskiden korkardım geç kalmaktan da şimdi bir şeylere geç kalmaktan korkmuyor muyum? Ara ara. Neye geç kaldığını bilmeden beliriveren, aslında keyifli bir hayat sürememe korkusu sadece. Kaybeden mi yazacak kafamın tam üstünde sokakta dolaşırken, ne olacak bir şeye, bir yere geç kalsam. Aman hadi be sen de! 

Ne iyi bir şey bu internet, harika bir grup keşfettim az önce. Güzel bir yoga videosu eşliğinde, arka fondaki şarkıya vuruldum gece gece. Kaçıncı dinleyişim bilmiyorum, şarkı sözlerini beni bilen biri mi yazdı acaba diye düşünmeden edemedim. Cinematic Orchestra, To Build A Home.

By the cracks of the skin I climbed to the top
I climbed the tree to see the world
When the gusts came around to blow me down
I held on as tightly as you held onto me


Bir şeye ne kadar sıkı tutulursan, ona o kadar sıkı tutunuyorsun. Sen ne kadar sıkı tutunursan, karşındaki de sana aynı sıkılıkla tutunuyor. Bir sevda varsa eğer, bu böyle oluyor bence. Sevgiline, işine, hayata. Sıkı tutunma, gevşek tut ama sıkı bir sarılış iste karşıdan. Bence karşılıklı tutunma en sağlam etkiyi yaratıyor. Sonsuza kadar sürmeyebilir, ama olduğu anda en sıkısı olmalı. Böylece kimse seni, sizi bir yerlerden düşüremez. Düşsen de beraber düşersin, yine kenetlenmiş bir şekilde birbirine. Aşkla.

Her zaman bir ağacın tepesine çıkmayı çok istemişimdir. Ama öyle küçücük bir ağaç olmayacak. Dallı budaklı, yemyeşil, devasa, heybetli bir ağaç benimki. En tepede oturup, arkama battaniyemi alıp dünyayı şöyle bir izleyebilirim. Yorulunca da, güneş doğmadan ağacın altına doğru inip uyurum. Güneş gelince kendiliğinden, kuşların cıvıltısı, sineklerin vızıltısı eşliğinde uyanırım. Yanıma bir tavuk gelip, bir adet haşlanmış yumurta hediye eder, bir çoban kardeş gelir, mis gibi çoban salatası ikram eder. Taze nane ve dereotu eşliğinde. Bir de ekmek gelir, o nereden bilemedim, gökten insin ve afiyet olsun bana. Böyle bir döngü içinde hayat ne iyi geçer. Ormanın ruhu var, ağaçların hele. Miyazaki amcamızın Komşum Totoro filminde de belirttiği üzere.

Güzel bir hafta olsun.

4 yorum:

  1. :) yine huzur verici bi yazı.. o kadar çok severim ki miyazakiyi, totoroyu, ponyoyu, chiroyu vs.. pastel tonlarla ruhumuzu boyayan adamdır miyazaki benim için.. bu arada ağacın, ormanın ruhu falan demişken, yazdığım bi post aklıma geldi. Ağacın tepesinde huzurla izlemek ormanı demişken :) buyrun vaktiniz varsa.. http://goktugcanbaba.blogspot.com/2010/01/yasl-agacn-ruhu.html

    YanıtlaSil
  2. Senin hayaldeki tavuklar haşlanmış yumurta yumurtluyor galiba Ece şekeri:)))) Güzel hayal ama, bana geçenlerde izlediğim "Ağaç" isimli filmi anımsattı.
    Geç kalmaktan falan korkma be Ece şekeri, daha önünde çok zaman var, bak ben bu yaşıma geldim hala birşeylerin planını yapıp dururum. Sen de gönlünce takıl şu hayata:)
    Misler gibi geçsin yeni haftan...

    YanıtlaSil
  3. Doğru söylersin Leylak Dalım:) Ağaç filmini merak ettim, izleyeyim ben de o zaman. hayalimde çiğ yumurta yemediğim için haşlanmış geliyor bana. gönlümce takılıyorum, sana da özeniyorum. senin yaşında bir şey yok, harikasın sen! kocaman öpüyorum

    YanıtlaSil
  4. @ Göktuğ: Yazıyı okumaya vakit yarattım. kahve adına üzüldüm, kahvenin mis kokusunu hiç bir aromayla karıştırmak istemem süt dışında:) Baya geziyorsun, yazıyorsun, çektiğin fotoğraflar çok hoş. Başkalarının sözüne bazen inanıyoruz, neden bilmiyorum. Üç günlük uykusuzluk yine iyi, bazen bir ömür geçiyor:) "Gün gelecek ve yaşayan her şeyi kırmaya gönlü olmayanlar olgunlaşacak ve herkes ağaçlar kadar bilge olacak..." cümlesi çok etkileyici. Umarım gerçek olur bir gün. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil