12 Ocak 2012 Perşembe

Öldürdüm seni zaman

Mutluluktan alıyoruz enerjimizi, onu depolamadıktan sonra gitmiyor bu gemi! İçten bir kahkaha, sıcak bir kahve, ona eklenen güzel bir sohbet, bilinçle alınan temiz bir nefes, sanki en sevdiğin çiçeği kokluyor gibi, elinden ayırmadığın bir kitap ve en az bir sayfa okuma, iki güzel şarkı, birkaç kez tekrarlayıp sözlerini mırıldanmadan olmamalı. En yoğun iş temposunda bile, bunlardan birkaçı olmalıdır. Yoksa bir robot olur gidilir, ah ah, bu kadar da olmamalı.

Çalışmak için motivasyon da şart. Ben yeni çalışmalarım için kendisini Kadıköy'de buldum. Kendisi bana şans getirecek. Ellerime konacak, hayatın kısalığını, bazı şeylerin geçici bazılarının kalıcılığını temsil edecek.

Kelebak yüzüğüm... Bugünden itibaren birlikteyiz.


Önündeki masada bir sürü iş durur, nereden başlasam diye bilemezsin. Aslında üstesinden gelinemeyecek bir şey yoktur bilirsin, ama hemen işe başlamama isteği sarar. 'Biraz oyalanayım, sürekli köşelerde beni sıkıştırmaya çalışan zamanı iyice öldüreyim. Birazcık en azından...'

Böyle bir an yaşıyorum şu an. Zaman beni yeterince sıkıştırdı. Tam ölecekti, ben şöylesine yayılmışken, durdum, izin verdim bir nefes almasına. Barıştık. Nereden anlıyorum bunu? Saçlarımdan ve uykumdan.

Yaşın başın kaç denebilir, böyle şeylerin yaşla alakası yok, her şey zihinde, başta, kafada. Ah benim değişik kafam. Ne çok uğraştım ben üzerindeki saçlarla. Daha öncede bir yazımda bahsetmiştim, ama bu seneymiş kısmet onları doğasına bırakmakta.

Bir türlü istediğim gibi olmuyor diye sevemediğim saçlarıma ne oldu bilmiyorum, yıka ve çık ve elbette soğuk havalar, adam akıllı kurut yapıyorum ve huzur buymuş. Beni tanıyanlar ruh halimi kolayca saçlarımdan anlayabilir çünkü.

Yine kafamda neler varsa, uykuma da yansırdı. Dünyayı kurtarmadan önce, sanki bir bataklığın içinde ayaklarımı hareket ettirememiş bir ruh haliyle ne rüyamdan hayır gelirdi, ne uykumdan. Çok rüyam çıkmıştır, geçerliliği devam etmektedir de. Ama hislerimi, sezgilerimi dinlenmem ve yenilenmem gereken uyku saatine değil, gündüzlere de yayınca, huzur buymuş diyorum bir kez daha. 

Gecenin şarkısı: Paradise- Coldplay

Kendini dozunda yormak lazım. Tembellik değil, ama kendini harap etmek de olmamalı. Tüm enerjini dışarı doğru akıtmak, kendine tek bir kırıntı bile bırakmamak ne çok oluyor. Vahim bir durum! Uyku bir ölüş gibi olmamalı, pestili çıkan insanlar oluyor çalışmaktan, görüyorum. Takdir etmek istesem, "çalıştıkları şirketler çok şanslı ne kadar da iyi elemanlar almışlar" demekten başka cümle kuramıyorum. En güzel gün bugünken, bunu gerçeklikten uzak şiir kitaplarından çalınmış uyduruk bir fikir gibi algılamak niye? Zaman demek ki bir şeytan da olabiliyor, insanın aklını "yarınları düşün bırak len bugünü" diye kandırabiliyor. İşleri ertelemek, belli bir süre için fena olmuyor. Tıpkı benim şu anda yaptığım gibi. Zamanı öpüyorum.

2 yorum:

  1. Benim parmaklarıma uğur getirmeleri için aldığın kelebekler gibi, bu kelebek yüzüğün de senin parmaklarına uğur getirecek, şans getirecek. Üstelik o parmaklara bu ara, tıpkı hayalgücümüz gibi ne çok ihtiyacımız var, değil mi?:)

    YanıtlaSil
  2. aynen öyle, ben bu haftaki görevimi tamamladım. sıra sende:)

    YanıtlaSil