5 Aralık 2012 Çarşamba

Şüphesiz


Masmavi bir gökyüzü var karşımda. Kuşlar uçuyor, martılar beyaz bir uçak gibi süzülüyorlar bulutlara doğru. Bir adım ötede gerçek uçaklar var, tayyare diyesim geliyor, anneannemin kulaklarını çınlatarak. Gidiyor herkes bir yere doğru, martılar dans ediyor gibi, bir dertleri yok gibi, varış noktası aramıyorlar, balık nerede onlar orada ya da kim bilir…


Heybetli bir çınar ağacı da var kadrajımda. Gurur duyuyor belli kendi güzelliğinden, şüphe etmiyor dünden, bugünden, yarından, yaşıyor her mevsimi, kuşları ağırlıyor dallarında, bana mısın demiyor, gelen oturuyor, belki bir iki dallarına ağırlık yapıyor ama yok, ağaç çok güçlü ve de huzurlu. En önemlisi şüphesiz…

Şüphesiz, şüphe duyabiliriz her şeyden. Ay yok o öyle mi, değil mi… Ekle, ekle, çıkar, böl, tekrar binle çarp şüpheni. Çılgın bir çark gibi, baş döndürücü, bir yerden sonra mide bile bulandırıcı. Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımın doğum gününe katıldım. En yakın arkadaşlarımdan biri olacağını düşünüyorum, henüz kendisine fikrini sormadım, ama son bir yıldır harika anlaşıyoruz onunla. Geçtiğimiz gün de zaten 1 yaşına bastı. Evet. Gözleri pırıl pırıl bir çocuk benim arkadaşım ve onu ilk kucağıma aldığımdan beri bana verdiği enerjiyi hiç kimse veremedi. İki ışık var gözlerinde, minicik burnunda ve her yere yayılıyor. “Sen benim arkadaşımsın diyorum kalbimden”,  çok umursamıyor dediklerimi, gülümsüyor ve başka bir yöne geçiyor.

Ağaç, kuş derken, çocuğa gelesim geldi. Bir farkı yok. Öylesine güzel, öylesine özgür, öylesine şüphesiz yaşıyor ki. O anda ne varsa karşısında ilgisini çeken orada. Elbette “şans” denen bir faktör de konu olabilir. Şanslı bir çocuk çünkü arkadaşım. Annesi, babası onu çok seviyor. Baba, bütün salonu balonlarla doldurmuş doğum günü için: “Hep hayalimdi, çocukken her yer balon olsun ve ben de koşup koşup üzerine atlayayım”, diyor. Sonra arkadaşım, babasının sevgiyle ve geçmişinde çok istediği dileğini kızının gerçekleştirecek olmasının heyecanıyla doldurmuş olduğu balonların içinde minik civciler gibi oynuyor. Onu izleyen herkes aynı şeyi hissediyor! Hepimiz atlamak istiyoruz balonların içine, içimizdeki çocukla. Çaktırmadan eller balonlara değiyor, atmak istiyoruz balonları. “İnsanın oynayası geldi” diyor biri. “İçinizdeki çocuk o isteyen” diye haykırmak istiyorum ama susmayı tercih ediyorum. Yüzlerimizde kocaman bir gülümseme, arkadaşımın mutluluğu dalga dalga yayılıyor etrafa. Baba, o apayrı. Hayali, bir başka aşkla bütünleşip vuku buluyor karşısında. Şüphe, kimsenin kalbinde o anda yok. Gözlerimiz, kalbimiz bir olmuş.

Hepsi balonlar ve dünyalar tatlısı olan bir çocuk yüzünden. Ve şüphem yok, her çocuk bir dünya, her çocuk dünya tatlısı. Ve bir süphem daha yok, hepimiz çocuğuz, halen, en içte! Onu sevmek, ona balonlar şişirmek ve üzerine atlamasına izin vermeye ihtiyacımız var. Aman, içinizdeki çocuk sevgisiz kalmasın, sessiz bırakmayın onu, sevin, konuşun. Sonra gözler ışıldar, bırakın ışıldasın.

Ve aklıma bu cümle düşüyor, belki başkasına da ait olabilir, ama o an ben döküyorum kağıda: “Mutlu anılar, bir çocuğa verilebilecek en güzel hediye.” Şüphesi olan?

:


1 yorum:

  1. görsel ne kadar güzel, balonlar şahaneymiş. dilerim bu şanslı çocuk da çok mutlu bir sürü anı biriktirir ömrü boyunca...

    YanıtlaSil