14 Aralık 2010 Salı

Müzik için teşekkürler...

Aslında başlığım "Thank you for the music" olacaktı ama baktım İngilizce başlık atmayı alışkanlık haline getirir gibi oluyorum gerek yok, Türkçesi de var, yaz dedim kendi kendime. Ben ki ne kadar nefret ederim Türkçe konuşurken araya İngilizce, Almanca ya da ne biliyorsa o dilden sıkıştıran insanlara. You know:)


Abba ile ne zaman tanıştım hatırlamıyorum, gözlerimi kapatıyorum ve düşünüyorum. Müzikle aramın iyice ısındığı yıllarda diye aklıma düşüyor bir anda. Yıl 1993, o zamanlar en iyi arkadaşım müzik seti. Salonun ortasında duruyor, babam müziğe hayran bir adam, deli gibi CD alıyor, o zamanlar CD önemli bir eşya, yeni geçilmiş kasetten CD'lere. Annem sinir oluyor babama, "neden bu kadar çok CD alıyorsun, ev doldu" diyor. Oysa ben bile farkındayım, almakla bitmez, o kadar çok şarkı var ki. Dinle dinle, doyamazsın, dans edersin, söylersin, ağlarsın. Çılgın bir olaydır müzik, kanında akar, hissedersin. Annemin arası daha zayıftı müzikle, ama babam ruhuyla bağlıydı. Bağlıdır halen. Ben de öyle olmaya başlamıştım işte 90'lı yıllarda. Nitekim babam evin salonunun ufak duvarını CD'leriyle doldurmuştu ve orada ABBA'nın şarkıları da yer alıyordu.


Yıllar geçti, dinlenen isimler değişti ama ben zevklerime bağlı bir insanımdır. Bir yanım değişkendir ama bir yanımda ritüeller vardır; ABBA da bunlardan biridir. Her zaman dinlerim. En az iki ayda bir dinlerim. Canım sıkılınca söylerim. Ezbere bilirim bazı şarkılarını. Tüm şarkılarını değil, çünkü şarkı sözleri zengindir. Öyle klasik pop şarkısı değildir, dolu doludur sözleri, iki kelimede bir tekrar yoktur. Yaratıcılık her yerindedir şarkılarında.

Dün de ilk kez geldi ABBA Türkiye'ye. Yanlış anlaşılmasın, gelenler ABBA The Show'du, ama bayan solistler birebir benziyorlardı orjinellerine. Hem fiziksel hem ses olarak. Orijinal halini izlemek için birkaç yıl (birkaç on yıl) geriye dönmek gerekir. Biz de şovuyla yetindik. Havanın kötü şartına aldırmadan, pazartesi sendromlu eşime kulak asmadan, vardık Haliç Kongre Merkezi'ne. Buz gibi hava ve 2 saat önceden mekana vermenin tadıyla, konseri bekledik. Giderken "bir daha Pazartesi akşamına konser almamalı" düşüncemin sesi yükseliyordu, ancak konserden çıkarken fikrim tamamen çark etti. Hayatımda izlediğim en güzel konserlerden biriydi. ABBA'nın şarkılarını her zaman yüreğimde hissetmişimdir. Bunun sebebini şarkıların melodisine bağlıyorum. Şarkıların tınısı doğrudan kalbime dokunuyor. Şarkıları dinlerken gözlerim bile doldu.

İyi ki müzik var dünyada. Ya olmasaydı? Korkunç olurdu! Müzik ruhun gıdasıdır derler, sevmem herkesin ezbere bildiği sözleri. Ama öyle. Benim ruhum müzikle besleniyor. Bu müzik hiç bitmesin.

3 yorum:

  1. hiç bitmesin EceneM! hele ABBA ise hiç!

    YanıtlaSil
  2. Öyle çok anı var ki bende de ABBA'ya dair. İlginçtir bana da ABB'yı sevdiren babam olmuştur. Bizde de hep o alırdı CD'leri, benim CD'leri almaya param yetmezdi:))

    Dün bir arkadaşım "thank you for the music" şarkısı için bu şarkıda bir christmas havası var sanki demişti. Nasıl da hissettiğimi söyledi. Bir ışıltı, hayata dair umut, bir coşku var bu şarkıda. tıpkı christmas'da olduğu gibi:))

    Bu arada Suchim, yılbaşında birlikte olacakmışız, çoook sevindim:))

    YanıtlaSil
  3. ne?! ikiniz birlikte ha! hem de yılbaşında... hıh der ve gülerim:)

    YanıtlaSil