26 Şubat 2012 Pazar

Sırt sıvazlaması

Hayat nasıl geçer? Ikıla sıkıla, kaderden ne gelirse yere çömelip bekleyerek, yüksek tepelere odaklanıp önüne çıkan her şeyi ezerek ya da tutkun neyse onun peşinde dans ederek. Beni saracağını düşünmediğim bir film, "The Big Year", pazar sabahında beni aklımın çoğu noktasında düğümlü yere yine bağladı.


Paran çok olsa da, belki boktan bir işte çalışsan da veya belli bir yaşa gelip halen bir şeyler elde edemediysen ya da harika bir rekora imza atıp zaten birincilik ettiysen de, mesele bitmiyor birçoğu için. Tutku öyle bir şey, kalbinden sevmek, zamana mekana bağlamadan, maddi bir karşılığı olmadan, yaşamsal bir ihtiyacını fiziksel olarak karşılamasa da, manevi olarak olmazsa hayatının tadını hiç alamayacağı bir şey bu. The Big Year'de kuş izleme yarışına katılınıyor, tutku kuşları izlemek ve çok nadir görülen kuş türlerinden en fazlasını görebilmek. Bunun uğruna tüm yıl düşüyorsun kuşların peşine, bir oraya bir buraya. Aileni, sevgilini bırakıyorsun, bir yerde tutkun, o çok çok çok istediğin şey, bir yerde de seni evinde hissettiren, güven veren o kaynak. Bir kuş yuvası gibi... Kuş ya yuvada kalır ya da kanatlarını çırpar ve tutkusuna doğru süzülür, uçar, yorulur. Belki sadece tutkunun peşinde olmaktır yeterli olan, çünkü tam onu elde etmek yoktur, "yakaladım", "oldum", "bitti" yoktur, nefesin aktıkça bedeninde tutku oradadır.


Özellikle, 36 yaşında olan, okulunu bırakmış, evliliğini yürütememiş, işini de çok sevdiği kuş izleme uğruna bırakmak isteyen karakterin anne baba ilişkisi etkileyiciydi. Baba kabul etmiyor, "halen tutunamadın ulen" oluyor. Anne ise, oğlu tam da tutkusunun peşine düşüp devam etme gücünü kaybettiğinde, "hayır, peşinden gideceksin, al bu da kredi kartım ve limiti şu kadar, tepe tepe kullan" diyor. Böyle anneler var mı? Böyle bir anne olabilir miyim ileride... Ne güzel olur. Çünkü insan nedense her zaman bir Hulk ya da Herkül gibi güçlü olamayabiliyor. Tam da zayıf düştüğünde, en yakınından "hayır, vazgeçme, sen aslında bir Herkül'sün" cümlesini duymak ve sırtının sıvazlanmasını istiyor sıcacık bir elle. Bu, belki kredi kartını uzatmaktan da daha büyük bir destek.

Güzel bir filmdi, tavsiye ederim.

Yuvanın, ailenin içinde de tutku olabilir, tutkun sınırlarını aşarsa yıkıcı da olabilir. Artık o kıvamı yakalamak kendi marifetli ellerinize kalmıştır. Marifet için de tembellik yıkıcıdır. Harekete geçmemek, denememek... Hep o güvenli alanda kalmak, kendini alışık olduğun evinin dört duvarlarına yaslamak, bunun zehirleyici bir etkisi var. Minik minik, her gün aynı dozda alınca, farkında bile olmadan zehirleniyorsun.

Kış etkisi kalkıyor omuzlardan, kış ağır geçti, kar yağdı, evden dışarı çıkmak, dışarıda ayağım kayar da düşerim deme bahanesi hazırdı. Ama bu sabah güneş kendini gösterdi. Böylesine bir hava üzerine 4 gün de kar yağsa, yine de biliyoruz, güneş geliyor, yaz gelecek. Kışın hareketsiz olan, uykusundan uyanıp yol alacak.

Benim tutkum ne? Ne uğruna dans edebilirim? Saatlerce, arada dinlenip, yeniden müziği açarak?

Rusya'da bugün baharın başlangıcı olarak kabul edilip kutlanıyormuş. Kutlu olsun baharımız... Şimdiden. Unuttuysanız, gözden geçirin tutkularınızı. Tutkusuz, ruhsuz kalıyor insan.

Keyifli pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder