13 Nisan 2010 Salı

Gökkuşağının renkleri üzerimizde olsun...



Gökkuşağı şu anda çıktı bir yerlerde. Ben göremiyorum ama fazlasıyla hissediyorum. Az önce pencerenin kenarında yağmur damlaları şıpırdıyordu. Yağmur kimi zaman kasvetlidir, ancak bugünkü öyle değil. Temiz bir yağmur, İstanbul'u temizleyen, ruhları arındıran, yeni bir başlangıç yapmak isteyenlerin yüzünü yıkayan, kalbini tazeleyen bir yağmur. Martılar uçuyor, rüzgar esiyor, insanlar yürüyor, şarkılar çalıyor, ağaçların dallarını sallanıyor.


Zorlandığım bir dönemden geçsem de, kendimi daha fazla zorlamanın şart olduğunu anlıyorum. Mutlu olmak, hayat enerjimi düşürmemek adına zorlanmalıyım. Evet, zorlanmalıyım. Çökmek çok kolay, yere uzanıp yatmak ve bir daha hiç kalkmamak istemek çok kolay ama ben bunu istemiyorum. Hayallerimi yeniden boyuyorum, hayallerime bakıyorum ve "evet, tam da bunu istiyorum" diyorum. Karar verirken zorlanıyorum ama karar vermenin ne kadar güzel olduğunu, sonrasında beni nasıl rahatlattığını her seferinde yeniden keşfediyorum. Hayat demek, yorulmak olmamalı. Hayat tam tamına yaşamaktır. Yaşamak da sadece olumlu bir enerjiden ibarettir. Zorlansan da, yeniden devam etmektir. Çok zor olmasa da, arkamda zor bir dönem bıraktım.

Yorulmaktan kastım, insanı mutsuz eden yorgunluklar. Yoksa bir iş olur, bir durum olur, çok yorulursun. Bir koltuğa oturursun ve yorulduğunu o anda anlarsın. Sonra bir bakarsın, sonuç muhteşem, sonuç seni mutlu ediyor, yorgunluk seni mutlu ediyor. Bu dünyanın en güzel hislerinden biri.


Ama bıraktım ya! Kısacık hayatlara, büyük mutluluklar sığdırmaktan yanayım. Çok çalışıp, abuk subuk durumlara harap olmalara karşıyım. Kendini yok etmeye, kendini parçalamaya, saatlerce uykusuz kalmaya, yok olmaya karşıyım. Surat asmalara, öflemelere, pöflemelere, keşkelere, pişman oldum demelere karşıyım. Uyum en güzel kelime, hayata uyum sağlama.


Yeniden başlıyoruz. Yeniden kodlanıyoruz. Gökkuşağının renkleri üzerimizde olsun... 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder