17 Şubat 2011 Perşembe

Sobe

Lanetleyebilir isterse defterler sizi, isterlerse size şans getirirler, moral verirler, hayatınıza bir güneş gibi ışık saçarlar ya da karanlık günlerinizde sizin doktorunuz olurlar. Sessizce dinlerler, size sayfalarını açarlar.


Uzun süredir buraya yazı yazmadım. Aslında geçen hafta bir solukta yazmıştım buraya ama teknik bir durumdan ötürü silindi, yayınlanamadı, geri dön tuşu bile işe yaramadı. Nasıl da sevmiştim yazdığımı ama teknik hatalar olabilir. Demek ki bu yazının zamanı değilmiş dedim ufak bir bloggera gıcık olmanın ardından.

Ve her yazı kaybolabilir. Bloga dökülmüş yazı bile olsa, nerede benim defterlerim dedim! Neredesiniz... Biri bir yerde, biri çekmecede, biri mutfakta. Son zamanlarda elbette yanımdan defterim eksik olmuyor ama içimi döktüğüm o defterler ayrıdır. Bende defterler ayrı ayrı amaçlarla kullanılır. Tatile gittiğim ayrı, sevgilime dair yazılanlar ayrı, günlük gibi yazılan ayrı, Türkçe yazdığım ayrı, Almanca yazdığım ayrı derken o defterlerin aktif olanlarını tekrar su üstüne çıkarma kararı aldım. Pasif defterler olarak tanımladıklarım sayfaları dolanlar elbette:)

Kağıt ve kalem, apayrı bir olay. Son zamanlarda daha iş bazlı kullanılır oldum defterleri, hatta ajandalarımı. Ajanda ayrı, defter ayrı sonuçta. Özel dersi not al, yapacaklarını not al, aman unutma. Sadece hatırlatma üzerine yoğunlaşmışım, bana sinirlendi demek ki diğer defterler ve bloga döksem bile içimi bir çırpıda izin vermediler. Lanetleyebilir isterse defterler sizi, isterlerse size şans getirirler, moral verirler, hayatınıza bir güneş gibi ışık saçarlar ya da karanlık günlerinizde sizin doktorunuz olurlar. Sessizce dinlerler, size sayfalarını açarlar. Gizli bir dost, sadık. İyi bir yere saklamak koşuluyla.

Eskiden beri yazdıklarımı saklamayı severdim. Yazdığımı güvenmemekten değil ya da yazdıklarını öğrenilmesinden dolayı da değil, sadece bana özel olmasını isterdim. Başkası okumasın. Sobelemesin defterlerimi. Halen öyle. Mesela yazı yazarken izlenmeyi sevmem. Başımda kimse durmamalıdır. Bu çalışırken de öyleydi. Bilgisayarın arkasına biri dikilirse, dumanlar çıkabilir kulaklarımdan ve hala uzaklaşmazsa tırnaklar da çıkmaya başlayabilir dışarıya. Kediler çok saygılıdır bu konuda. Ekrana bakmazlar yazı yazarken, o yüzden yanı başımda durabilirler istedikleri kadar.

Bir ayna gibidir defterler. Seni sana kolayca yansıtırlar. Bundan beş yıl önce mutlu muydum, mutsuz muydum öğrenmek istersem defterlerimi açmam yeterlidir. Birkaç defteri ele geçirirken bundan birkaç yıl önce defterlerin sayfalarını yırtma eylemim olduğunu farkettim. Uzun süredir yapmıyorum ama bir ara habire yırtmışım sayfaları öbek öbek. Sadece defterden koparmışım, atmamışım ama defterden çıkarmışım. Nasıl bir psikolojiymiş diye düşündüm, herhalde o anki hallerimi yok etmek, es geçmek, bir daha o defterin içinde görmemek istemişim. Ne garip. Yaz, yırt ama atma.

Boş defterleri sevmem, aldığım defterleri doldurmaya başlarım hemen. Bazıları bekler, çok özeldir ya da henüz tam çekmiyoruzdur birbirimizi. Ama beklerler beni. Çok defter alırım ama yazarım da yani. Alıp da yazmamak, onları ertelemek bana hayatı ertelemek gibi gelir. Hani bazı kadınlar vardır, erkekler de pek gözlemlemedim bu durumu, bir eşya alırlar, mesela güzel bir ayakkabı ama giymezler. Bir ay bekler o ayakkabı dolapta ya da bir yıl. Ya da bazı evler vardır, salonlar ayrıdır, koltukları örtülü, tertemiz, en geniş oda, en rahat koltuklar oradadır ama oturmazlar. Misafire özel, göstermelik soğuk ve samimiyetsiz odalar. Buna benzetirim alınmış boş defterleri ve hiç sevmem. Yaşarken yaşamamak gibi. Neyi bekliyorsan artık? Ben mağazadan bir çift küpe alsam hemen takarım, aldığım parfümü hemen sıkarım. Defterlere de yazarım...

Havanın kahverengi tonlarında olduğu bir perşembe gününde, güneşin ışıklarını bulutların arkasında görüyorum. Geçen kış tadı eksik ve sıkıcıydı. Oysa bu kış apayrı. Seviyorum seni kış.

4 yorum:

  1. Ya nasıl güzel bir yazı bu. Ve ben nasıl da birebir paylaşıyorum duygularını... Biliyor musun hayatta hiç bir şeyi ertelememem gerektiğini bana dan diye çok direk hatırlatan insanlardan birisin sen. Hatırlar mısın Mecidiyeköy günlerinde bir öğlen senle alışverişe çıkmıştık ve ben şu mor çantamı almıştım çok severek. Ofise geldiğimizde sen çantamı değiştirmek için eve gitmeyi bekleyeceğimi söylediğimde bana şöyle demiştin: "bence hiçbir şeyi erteleme, bir küpe bile alsam anında takarım, nereden bileyim yolda giderken başıma birşey gelmeyeceğini ve o küpeyi takmak için hiç fırsatım olup olmayacağını, o yüzden bence sen de erteleme". Hiç unutmam bu cümlelerini:) Aynı bu yazında yazdığın gibi yaşayan, defterleriyle mumlarıyla tütsüleriyle güzel bir insansın sen Ecem... Üstelik sen kendine kızsan da ben senin o önleyemediğin defter alma halini de çok seviyorum. Çünkü o seni sen yapan minik zaaflarından biri. Özellikli, kişilikli bir hal sana dair...

    Bu yazını ara ara açıp sürekli okuyacağım biliyorum. Eline, koluna, ruhuna sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. zeromeee:) gece gece duygulandım ben ya. ne güzel bir noktaydı bizi mecidiyeköy'de buluşturan. mor çantanı aldığımız günü hatırlıyorum ama o sözü söylediğimi unutmuşum. ama sen de bu ruh halini yaşayan birisin. içinden geldiği gibi her zaman.

    defterlerle ilgili kendime dair yaptığım psikolojik analizlerde hep iyi bir yan gördün ve içimde yaşadığım, genellikle dengesizlik olarak tanımladığım hisse güzelce yaklaşmamı sağladın sen:)

    sen de çok güzel bir insansın ve seni özledim! bloglardan iletişim kurar olduk... mutfak aşkının nazını çekeceğiz bir süre daha:)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş Ece :) Yazdıklarına gönülden katılıyorum. Defter görünce dayanamayanlardanım ben de ve aynı senin gibi hemen içini doldurmak isterim. Ve daha defteri alırken bilirim bu defteri ne için kullanacağımı, içine neleri yazacağımı... Ama nedense ben pek gerisini getiremem sayfaların. Defterlerin ilk birkaç sayfası dolar sonra öyle yarım yamalak kalırlar :) Şimdi bu yazını okuyunca o yarım kalmış defterlerim aklıma geldi.

    YanıtlaSil
  4. Selam zeynepcim,hatirlatmis oldum demekki yarim kalan defterleri:) guzel yorumun icin tesekkur ediyorum,en kisa zamanda gorusuruz umarim.

    YanıtlaSil