18 Kasım 2011 Cuma

Kendine kötü de...

"Dünyamızda alışılmışın dışında her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. Birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendini dilinizi harcayarak ödersiniz." B. Bıçakçı

Geçtiğimiz hafta sevgili Leylak Dalı'mın blogunda önerdiği bir kitabı, dayanamadan hızlıca gidip aldım. Araya giren rötarlardan sonra dün gece okumaya başladım ve bu ilk kez Barış Bıçakçı'yla tanışmam. Ama son olmayacağı belli. Belli oldu.

Birilerine açıklama borçlu olma durumu, uzun dönem olmasa da bir müddet kafamı kurcalayan bir konuydu. "Ahanda, yalnız değilmişim" diye hissettim sayfada cümlelere rastlayınca. İnsanın kendi dilini harcaması ancak pek de sanıldığı gibi basit, hafif bir durum değildir. Zordur, cesaret ister. Ah o cesaret yok mu?!

Bu aralar çok cesurum. Kendimi büyük bir kedi gibi hissediyorum, beynime düşen düşünce, kendini en kibar haliyle süzdükten sonra boğazımdan yutkunmak üzere aşağılara inmiyor, hop diye dışarı bırakıyor. Aman da aman, ne rahatlatıcı bir durummuş bu. Bana politik ol dendi, politik olan kazanır dendi, politik olmak ile yalan söylemek aynı olmamalı, susmak isterse susar insan, konuşacağın varsa da karşında hazetmediğinin dilinden konuşmanın yalandan farkı yoktur, bu yüzden "yiyorsa" konuşursun kendi dilinde. Ne kendini yorarsın, ne karşındakini.

Birkaç cümlem vardı, çıkmak bilmeyen, bir ikisini bırakınca dışarı, her şey çorap söküğü gibi geliverdi. Nasıl rahatladım, bir ben bilirim bir de ruhum. Ama şu da önemli, insan ne diyorsa öyle de davranmalı. Mevlana'nın dediği gibi: "Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol." İçin ve dışın bir olmadıkça, bence insan yalan dünyayı daha da bir yalan yaşıyor. Ne kandırmaca.

Ve biliyorum ki bir kez daha, etrafımızda, çevremizde bir mıknatıs etkisi gösteriyoruz. Sevmediklerin çok mu etrafında? Bir bak kendine, ruhuna neden acaba diye... İnsan kendi annesine bile sinir olurken, (olmayanımız var mı) NEDEN diye sormalı, "gıcık ediyor beni işte" diyip geçmemeli. Belki de insan, önce kendine karşı konuşurken kendi dilini kullanmalı. Onun bunun değil, ha bir de çok kirli diller var, ağızlarından kötü söz çıkar. Orada da bayıldığım bir söz var: "Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil. Kendine kötü de, başkasına deme!" Mevlana
Yaşadıklarımız, etrafımız bizim yansımamız. Bu böyle biline.

Tek dileğim her gün için: Tanrım beni yanılsamalarımdan kurtar.
Yanılsamaların olmadığı, güzelliklerin etrafınızı sardığı bir iç dünya sizinle olsun...

Keyifli cumalar ve mutlu bir hafta sonu dilerim:))

Ece

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder